Anıl BAKAR

Anıl BAKAR

Yine Geldik Olm

27 Ağustos 2015 Perşembe




Olm 3 Yıl oldu işte. Eylül' ün dediği: "Baba bence dayım burada hayvanlarla beraber yaşıyor". Benim içimde ; saç sakal karışmış bir anda bir kayanın arkasından çıkıp " eniştee" diyeceğin.. 3 yıldır girmek istediğim kanyona bu yıl girebildim en sonunda.  O suya daldım ya; su ile sana ulaşıyormuş sana dokunuyormuş gibi ilerledim. Korku ve heyecan ile nabzım yükseldi. Etrafa, suya kayalara baktım. Nerelere bakmış olabileceğini, nerelerde yüzdüğünü, hangi kayada oturduğunu tahmin etmeye çalışarak devam ettim. Dar bir yer geldi su akıntılı, nabzım iyice yükseldi. Orayı da yüzerek geçtim. İçimden bir ses "suya dokunmak yetmez , yanına kadar git " diyor, başka bir ses " olm bir üzüntü hikayesi de sen mi yazacaksın?" diyor. Artık önüme gelen noktadan geriye dönüş yok. Kalbim hızla atıyor. Suya atlamak ile atlamamak arasında oturup kayanın birine geçiş var mı diye bakıyorum yukarılara. Yok. Sesleriniz geliyor zihnime. " Nabayım be yaavv " diyorsun. O sırada ürperiyorum hep rüzgarla gelen o his: Aha Anıl geldi diyorum gülümsüyorum. Sonra kesiliyor o his gözlerim doluyor. Yutkunmaya çalışıyorum. Biraz daha orada kararsızlıkla bekliyorum . Etrafa daha da dikkatli bakarak geriye dönüyorum. Sudan hiç bu kadar korkmamıştım bunu düşünüyorum dönerken.





Unutuyorum olm

9 Temmuz 2015 Perşembe


Unutuyorum olm, sinsi bir el hatıraları silip duruyor. Her geçen gün daha da bulanıklaşıyor . Israrla anımsamaya çalıştığım anlarda göğsüme bir şey basıyor, Sıkılıp başka şeylerle uğraşıyorum. Yani unutmaya çalışıyorum. Annene iftar için pide alışımızdan başlıyorum, ofiste yaptığımız iftara geliyorum oradan kahvede çay içmemize, oradan da seni bıraktığım ormanpark a gidiyorum. İçinde olmasam da o minibüste yolculuk yapıyor Gerede den karabük yoluna dönüyorum. Safranbolu yu geçip Pınarbaşına .. Sonra kanyonun başında hazırlıklar ve ilk giriş..Suyla ilk temas, müthiş bir heyecan , sevinç.. İlerliyoruz güle oynaya. Son görüntülerinden pasajlar aklımda .. nasıl bir neşe :) Saat 11 olmuş bile .. Bu dünyada son saatlerin olduğunu bilmeden neşemiz yerinde. Mola yeri.. Bir şeyler atıştırıyoruz. Ben bir bakayım diyorsun ileride ne var diye.   Gitme diyorum, keşke ben olsaydım orada, ben olsam gitmezdin diyorum. ama.. İşte tüm bunları unutmak istiyor beden. Hatırladıkça unutmak unuttukça hatırlamak..
Kendimi diğer anılara bırakıyorum: Bir sonraki faaliyet planlarını konuştuğumuz anlara, hazırlıkları yaptığımız , geleceklere haber verdiğimiz nalara. Sonra sesizce yürüdüğümüz, nefes nefese kaldığımız anlara , umutsuzca birbirimize baktığımız anlara, küfrettiğimiz, dedikodunun dibine vurduğumuz ve hunharca at gibi güldüğümüz anlara..
Sonrasında yine dönüyorum işe güce şuna buna.. böyle devam ediyor.

Rüyadan bugüne, bugünden düne

30 Mart 2015 Pazartesi


 Heh :D  şu fotoğrafa baktıkça gülerim.. Ne güzel bir kamp sonrası faaliyetiydi di mi? Aslında ekipten hiç umutlu değildik ama biz de durduğumuz yerde durmak istemiyorduk . Olmadığı yerden döneriz diye başladığımız faaliyet şahane bir hızda devam etti ve sorunsuz şelaleye ulaştık. Sorunsuz derken Aziz in Allahım sana geliyorum şeklinde sakince boğuluşu hariç :D
 Olm, geçen gece yine rüyama geldin. Evin içine kurmuşsun çadırı, içine de gün gün ne yaşadınsa not aldığın küçük yapışkan kağıtlı döşemişsin. Çadırın içine girip okumaya başlıyorum. O esnada ; " hadi sen de anlat bakalım gün gün ben yokken ne yaptınız ? " diye heyecanla ve merakla bana sesleniyorsun. "Lan olm nerdeydin "diyorum," hani konuşuyorduk ya her şeyi bırakıp doğada yaşamak lazım diye onu yaptım işte" diyorsun. Anlatmaya başlıyorum seviniyoruz çadırın içinde.
bir kaç gün sonra ablan bana aynı rüyayı anlattı. o da aynı şeyi görmüş ama onda çadır yoktu sanırım. Rüyadan bugüne, bugünden düne bakıyorum, işte böyle olm

Çok ağladım olm

8 Şubat 2015 Pazar





Bugünlerde bir Erciyes Tırmanışı vardı dağcıların toplu katıldığı bir organizasyondu. Ben de sonradan gidenlerin fotoğraflarından öğrendim..
2002 yılında hayata veda eden Cem in Zonguldak taki evindeyim. Telefon çalıyor. Açıyorum. Bir ses Erciyes faaliyetini anlatıyor. Uzun uzun anlatıyor. Sen misin değil misin anlayamıyorum. Olm sen misin diye soracam soramıyorum. Öyle güzel anlatıyorsun, öyle güzel enişte diyorsun ki gözümden yaşlar sel gibi akıyor. Seni dinlemeye devam ediyorum. En sonunda  anlatanın sen olduğuna emin oluyorum. Sadece sen konuşuyorsun ben hem ağlıyor hem dinliyorum. Sonra Erkin'lerin evde Erkin le oturmuş bir şeyler anlatıyoruz. O da tozlu rafları siliyor uzun zamandır yokmuş evde., Erkin in bir arkadaşı geliyor. Sana ait küçük bir çanta bırakıyor elime. Erkin e bakıyoırum; "Olm bu ne şimdi ?? diyorum. Anıl ın işte diyor." Az evvel konuştum telefonda , bu çanta onunsa yani o konuşma gerçek değildi, değildi o zaman di mi?" diyorum. "Öyle olsa deli olmuş olurdun değil mi ? " diyor Erkin.  Dışarı çıkıyorum çantayı getiren kız yanımdan geçiyor. Tanıyor muyum diye bakıyorum;  hayır. Tanımıyorum geçip gidiyor. Dışarıda açık havada tüm bunlar düş müydü gerçek miydi diye düşüne düşüne yürüyorum.

Olm

22 Ocak 2015 Perşembe






Olm,  iki yıldan yarım fazla oldu gideli ve sen güzel bir unutuluşun kucağındasın. Gittikçe azalarak anımsıoruz seni. Ama biliyorsun ,Annem kanserdi, senden 9 gün sonra onu da kaybettim. Üzüldüm çok . Babamın öldüğünü idrak ettiğimde sorduğum gibi sordum kendi kendime: "var mıydı gerçekten?" Sonra ara sıra aklıma gelir oldu. Ne yalan söyliyim olm, annemin gidişini  kabullendim de seninkini kabullenemedim. Ara ara bu fotoğrafa bakıyorum. "Doğanın içinde kaybolmak" demiştik buna. Sen de doğanın içinde kayboldun ya, o an aklıma geliyor baktıkça. Hissediyorum ileride daha da ufalıp kaybolaup gideceksin bu fotoğraftan da.


Not: Olm, sinirlenip küfürler ettiğimiz dere içinde  görülen boruyu söktüm attım oradan.

 

Çok okunanlar