Uzun süren sessizlikten sonra:
- Abi kelime-i şehadet getirelim mi?
- Ha ? Hadi gezin bakalım İstanbul’da… Lan? sizin yüzünüz niye kireç gibi ?
- iyi günler abi..
Böyle tanıştık . Şimdi rüzgarda dalgalanan dalgalı kara saçların, gülünce içi gülen gözlerin aklımda. Gittiğinde yazdı şimdi sonbahar oldu. Okullar açıldı, yapraklar dökülmeye başladı, tv de ismin geçti, eve doğalgaz yaptırdık, hiç bir şey olmamış gibi kaç kere işe gittim, alışveriş yaptım, güneş kaç kere doğdu battı filan. Eylül seni sordu; “cennete gitti” dedim, sevindi. “Dedemi görür işte, hem de istediğini yapabilir orada” dedi.
Belki veda edersem geçer diye yazıyorum bunları . “Olm yemekler senden bu sefer ” diyorum.” Enişteee ölüden göt istemee” diyorsun, ” şeker var mı diyorum” , “vay arkadaş yapmadın bi küçük çanta” diyorsun , “sebastiyan! çantayı taşı diyorum” sessizce alıyorsun. Karda düzenli nefes alarak iz açıyorsun, ayak izlerine basıyorum. Mola veriyoruz, etrafa bakarken; ”Buralar da güzelmiş ha enişte ” diyorsun gülümsüyoruz. Anlatıyoruz ordan burdan, ondan şundan, dinliyorsun. Başka şeyler de oluyor; bakışıyor anlaşıyoruz. “nasıl öleceğiz?” diye sorardık birbirimize; kâh “kafamıza kaya düşecek pekmezi akıtacaz, kâh “gaz olucaz” derdin. ” Başıma bir şey gelirse beni orada bırakın” derdin bazen. Bırakmamak için uğraştık ama alamadık doğanın koynundan..
“Ben kimseye etki etmeyeceğim” diyordun ya, dizini balkonun kenarına atıp… Etkiledin işte. Kalabalıkları sevmezdin ama sen gidince ev çok kalabalık oldu. Hayallerinin peşinde koşmana saygı duyanlar, yardımseverliğine, adamlığına sevgi duyanlar geldi. Baktım onlara kenardan, inanmaz gözlerle dolaşıyorlardı. Hani biri ; “şakaymış , birazdan geliyor” dese kimse itiraz etmezdi. Benim için hala öyle. Telefonum çalacak; ” enişteeee” diyeceksin gibi..
Sen benim sadık ibrikçim, ipin ucundaki emniyetçim, karları katır kutur, yaprakları çıtır çıtır ezdiğim, çayına ortak olduğum, toprakta oturduğum, yağmurda- karda ıslandığım, pedal bastığım, çadırda yattığım, mangalı yaktığım, sokakta yürüdüğüm, dağda tırmandığımdın.
Matrixi çözecez diye onca kafa patlattık ya.. Sanırım şimdi martixi çözdün. Umarım mimar seni iyi karşılar.. Enişten
çok ağlıyorum bu sıralar; hiç te sevmem ağlamaları ağlamak ağlamak getirmesin korkarım. Durmadı... dinlemi... hafiflemedi seni özlemek.Kabuk bağlamaz yara gibisin ne çarpsa kanarsın. El değiştirdiğinde hafiflediğini sandığın yol uzadıkça elleri zonlatan hasretin ...
YanıtlaSil