Anıl BAKAR

Anıl BAKAR

Geldim geldim

22 Temmuz 2013 Pazartesi



 Koşuyordum. Birisi gaz bombası attı arkamdan, sokağı döndüm. Karşılaştık yada yan yanaydık. Yüzün ıslak, saçın ıslak , nefes nefese: Geldim geldim..
Bir koca yıl geçti neredeyse. Yokluğunu kabul edemedik be yavrum. Bizler, ben ne yapacağımızı bilemeden geçirdik günleri. Ne yapsak olmadı. Sustuk olmadı, konuştuk olmadı, ağladık olmadı, umut ettik o da olmadı. Kalakaldık işte öyle. Kanyona doğru geliyoruz bi kaç güne. İçelim çayımızı anlatalım eskisi gibi

7 Numara

9 Temmuz 2013 Salı




Valla kanyonunda kaybolduğun noktaya vermişlerdi bu numarayı. 7. Kış girince araya kimse gidemedi oralara. Şimdi Bahar geldi, yaza çok az kaldı. Ben de oraya gitmek için bekliyorum. Ulan hayat çok boktan. Bir kez daha anladım bunu. Ve herkesin acısı kendine derler ya onu da anladık bir daha. Yaz gelirken yapıla gelen klasik planlama konuşmaları bile yok hayatımda. Tatsız tuzsuz sıradan yaşayıp gidiyoruz. Kaçırdğın pek bişey yok yani. Gelirsen anlatırız

Özledim lan olm





Özledim sadece. Sanki burası seninle ikimizin dertleştiği bir yer. Geliyorum her gün, anlatıyorum. Sesini çıkarmıyorsun. Anlıyorum, yok oldun , sessizce çıkıp gidiyorum. Gitme demiyorsun, gelme demiyorsun. Ben… işte öyle kendi kendime…Yine yaz gelmek üzere. planladığımız hiç bir şeyi gerçekleştiremedim. Zaten senle planlamıştık, ne diye başkasıyla yapayım di mi? Ama yine de sanki oralara gidersem seni daha çok hissedecekmişim gibi geliyor. Gitmek istiyorum, neden sonra gitmek istemiyorum. Ve günler böylece birer birer geçip gidiyor. Eylül hızla büyüyor,evde senden konuşuyoruz bazen. Ama çok sürmüyor, susuyoruz hep birlikte. Burnumu kırdım işte bende deyip konuyu değiştiriyoruz. Özledim

Ordaydık




Sabahları, ağlıyoruz bazen. Hiç hoş olmuyor baştan söyleyeyim. Yolda giderken mesela ablan diyor; " şurdan şöylece geçiverse ya bisikletiyle.." Ben de diyorum kendi kendime: Kafeye gelirdi iş çıkışı, sonra da sıkılıp kaçmaya çalışırdı.." . Garip..Karasu'da Limadere'nin oralarda bi köyde eski bi mağara varmış. Olaydın gündeme alırdık hemen. O tarzı seviyorum ben. Hani ööle hemen gelişen, fazla konuşmadan planı yapılan, sündürmeden gerçekleşiveren. Şimdi pek olamıyor böyle şeyler. Pek te canım istemiyor. Şu fotoğrafta iyiydik sanırım. Sonradan söylenmiş te olabiliriz. Ama kanlıçay'da hava güzeldi, kirpiyan da çay..Sigara da içerdim o vakitler. Sonra mı önce mi bilmem, çıkmıştık ya şu şelalenin üstüne, imanımız gevremişti :) Güzel gülmüşün; gülmüşsünüz yakından baktım da şimdi . Ben de salak salak durmuşum . Yüzük cini getirir mi acaba seni geri?

Rahatsız etmek istemedim

Tıpkı Anıl’a benziyordu konuşması, dudakları, peltekliği… Özellikle ilgilendim gitmesin diye , ki ilk değil ona benzettiklerim. Sanırım gitmedi gerçekten, Bazen saçı benziyor bazen boyu, bazen konuşması. Bazen sadece profilden annesine bakışı… Çoğunlukla babasının bilmediğim gençliği belki. Çok önemli değil, her geçen biraz ona benziyor, belki odur deyip anlık gördüğüm ve isteyip te peşinden gitmediğim. O olduğuna inanmak istediğim biraz.ve geçen gün balık tutuyordu. Hiç rahatsız etmek istemedim…. Kondor

Ağlarım

SİLİNİR MİSİN ŞİMDİ SEN? - ÖZLESEM…ÇOK ÖZLESEM HATIRAM MI OLURSUN? - SEVSEM..YİNE SEVSEM YOK MUSUN YANİ? - HEP SENİ ANSAM. ALIŞMASAM OLMAZ MI? -BİÇAREMİYİM. O ZAMAN; AĞLARIM . Kondor

....

Seninle sadece iki etkinlikte karşılaştık. İlk etkinlik dönüşü fazla konuşmamamdan dolayı “ne ketum bir kızsın” dediğinde içimden sana önyargılı ukalâ demiştim. İkinci ve son karşılaşmamız bir iftar etkinliği ve sonrasındaki Kartepe kampındaydı. İyi ki Kerem’i dinleyip o gece kampa kalmışım. Seni biraz daha tanımama sebep olan Kerem ve ölüm haberini bana “Anıl vefat etti, cenazesinin çıkarılmasını bekliyoruz” diye ulaştıran da yine sizin deyiminizle Keke’ydi. Mesajı okuyunca aklıma Kerem ve senle kamp dönüşü yolda söylediklerin geldi “bazen diyorum yaş şöyle yetmişi bulana kadar yaşayayım vs., sonra diyorum oğlum o kadar yaşayıp ne yapacaksın hayat işte dert sıkıntı başka bir şey değil, otuzbeş bana yeter” az önce yaşlanmaktan bahsediyordun ne çabuk vazgeçtin deyince ”bakma seher öyle dediğime ben uzun yaşamam”. Kerem ve arabası o gün senin dilinden çok çekmiş, eğlenceli bir dönüş yolculuğu olmuştu. Kayıp haberinden birkaç gün sonra doğum günümdü ve ilk defa bu günde uykuya dalana kadar birşey istedim ama olmadı. Uyandığımda kardeşime ilk söylediğim şey “Anıl öldü” oldu, bir kaç gün sonra da arama çalışmalarına son verildi. Gerçi her ne kadar yokluğunu kabul etsek te, bir yerden ansızın çıkıp gelecekmişsin gibi bir duygu besliyorum. Bir gün bir şekilde yeniden görüşecez… Kamp dönüşü arabada söylemeye çalıştığın ve her dinlemede bana seni hatırlatan o şarkıyla sana vedâ ediyorum… “Öyle uzaktan uzaktan hiç konuşmadan Nasıl da bağladın beni Hani bir geldin bir kayboldun…” Bu hikayene farklı bir son lâzımdı… Seher Yıldırım
 

Çok okunanlar