Zaman var ya şu zaman. solduruyor her şeyi. Neşeli anılar, ağladığımız zamanlar, muhabbetin dibi, küfrün üçü beşi solup gidiyor şu duvara astığım hayalin gibi.
40
9 Ağustos 2018 Perşembe
Ara sıra buraya yazıyorum ki, sık sık kendi kendime seninle konuştuğum için deli sanılmayayım. Geçen zaman içinde şöyle bir şey oluşmuş: Bu dünyanın güneşi suyu dağı taşı ağacı yaprağı kuşu böceği ne varsa yani insandan gayri seni anımsatıyor. Neden bu kadar güçlü bu duygu onu da anladım; yaşam kaygısı güderken oralarda her şey daha anlamlı oluyor. uçuruma düşene elini uzatıp çekmişsin gibi. halbuki öyle aman aman bir yaşam kaygısı olmuyordu ama ne de olsa şehirliydik. barınaktan uzaklaştığımız her an tehlike demekti.
Ne olmuş o zamanlar ? Dünyanın meşgalesi yağan yağmurla atılmış üstümüzden, dert dediğin sucuk olup doğranmış, ateşle tütsülenmiş. kalmamış geriye hiçbir şey. Elimi batırdığım kum gibi dağılmış istenmeyen ne varsa.
Bugün oturmuş bunları düşünürken şu an 40 yaşında olduğun da geldi hatırıma. tabi ardından sakalında beyaz olmuş muydu, saçlar seyrekleşmiş miydi , aynı işte miydi , gidiyor muyduk oraya buraya, beraber bi tatile çıkabilmiş miydik gibi şeyler geliyor aklıma. Belki de evlenmiştin lan. bebek yüzünden uykusuzdun bu aralar belki.
Neticede Ölüm diye bir şey varken delirmemek elde değil olm. Ama ne menem bir organizmaysak artık onu bile yok sayıyoruz ya vallaha bravo.
Hayalini tamamladım
12 Ekim 2016 Çarşamba
Bugün sana bir sürprizim var olm. Hep hayalini kurduğun çatı katını tamamladım. Şu anda terastan yazıyorum. Terasta spor yapabilir, yemek yiyebilir kahveni içebilirsin. hatta uyuyabilirsin :) içerisi spor yapabilmen için boş bırakıldı. Duvarlara tutamak ta döşeyebilirsin. Aşağı katı da temizledik düzelttik. Şimdi ben yurtdışına çıkıyorum. Geldiğimde bu çatı katına yerleşmiş olursun umarım. Ulan olm buna da gelmezsen ağzını burnunu kırarım.
Gün içinde bir şeyler yaparken aklımdan geçiyor : lan olm olsaydın şöyle yapardık böyle yapardık . boynumu büküp dönüyorum , napayım?
fotoğraf çok neşeli bir doğançay gününden
24 Şubat 2016 Çarşamba
Yaa olm sen ne salak bi adamsın. Bok vardı gaz olacak. Bari öteden haber ver. Ölmek zor mu? Cehennem sıcak mı? Cennet kıyak mı? Araf arada mı hakikaten? Nerede olduğunu bilmiyorum ki, bilsem ona göre sorarım. Karşılama iyi miydi mesela, yoksa enişteee tarrraaa yedik mi diyorsun. O da değil ; sen öldün mü olm?
Ah olm
25 Ocak 2016 Pazartesi
Soğuk bir kış günü, her yer karla kaplı. Yer yer buzlar çatılardan sarkıyor .Görmedin, sensiz gördük. Daha önceden de yağmurlu günler geçti, güneşli günler, onları da görmedin. Bu andaki gibi rüzgarlı günler de geçti yine görmedin. Ama o gün görmüştük değil mi? Bedenimizi görünmeyen bir güç dengemizi yitirecek kadar kuvvetle itiyor bu tuhaf durumdan zevk alıyorduk. fabrikalarda, evlerde, sokaklarda , avm lerde hapsolmuş insanlar gibi olmak istemiyor, o duygudan kurtulmuş olmanın tadını çıkarıyorduk. pek te sıcak olmayan çayımızı içerken oturduğumuz taş kıçımıza batsa da halkanın dışındaydık bu anda. Büyük İskender bu noktadan bi yerlere bakıp caarasını tüttürüp ; " bu tarafa gidicem" demiş miydi? İskender bu semte hiç uğramamıştı ama uğradığı dağlarda muhakkak öyle demişti, değil mi olm?
Yine Geldik Olm
27 Ağustos 2015 Perşembe
Olm 3 Yıl oldu işte. Eylül' ün dediği: "Baba bence dayım burada hayvanlarla beraber yaşıyor". Benim içimde ; saç sakal karışmış bir anda bir kayanın arkasından çıkıp " eniştee" diyeceğin.. 3 yıldır girmek istediğim kanyona bu yıl girebildim en sonunda. O suya daldım ya; su ile sana ulaşıyormuş sana dokunuyormuş gibi ilerledim. Korku ve heyecan ile nabzım yükseldi. Etrafa, suya kayalara baktım. Nerelere bakmış olabileceğini, nerelerde yüzdüğünü, hangi kayada oturduğunu tahmin etmeye çalışarak devam ettim. Dar bir yer geldi su akıntılı, nabzım iyice yükseldi. Orayı da yüzerek geçtim. İçimden bir ses "suya dokunmak yetmez , yanına kadar git " diyor, başka bir ses " olm bir üzüntü hikayesi de sen mi yazacaksın?" diyor. Artık önüme gelen noktadan geriye dönüş yok. Kalbim hızla atıyor. Suya atlamak ile atlamamak arasında oturup kayanın birine geçiş var mı diye bakıyorum yukarılara. Yok. Sesleriniz geliyor zihnime. " Nabayım be yaavv " diyorsun. O sırada ürperiyorum hep rüzgarla gelen o his: Aha Anıl geldi diyorum gülümsüyorum. Sonra kesiliyor o his gözlerim doluyor. Yutkunmaya çalışıyorum. Biraz daha orada kararsızlıkla bekliyorum . Etrafa daha da dikkatli bakarak geriye dönüyorum. Sudan hiç bu kadar korkmamıştım bunu düşünüyorum dönerken.
Unutuyorum olm
9 Temmuz 2015 Perşembe
Unutuyorum olm, sinsi bir el hatıraları silip duruyor. Her geçen gün daha da bulanıklaşıyor . Israrla anımsamaya çalıştığım anlarda göğsüme bir şey basıyor, Sıkılıp başka şeylerle uğraşıyorum. Yani unutmaya çalışıyorum. Annene iftar için pide alışımızdan başlıyorum, ofiste yaptığımız iftara geliyorum oradan kahvede çay içmemize, oradan da seni bıraktığım ormanpark a gidiyorum. İçinde olmasam da o minibüste yolculuk yapıyor Gerede den karabük yoluna dönüyorum. Safranbolu yu geçip Pınarbaşına .. Sonra kanyonun başında hazırlıklar ve ilk giriş..Suyla ilk temas, müthiş bir heyecan , sevinç.. İlerliyoruz güle oynaya. Son görüntülerinden pasajlar aklımda .. nasıl bir neşe :) Saat 11 olmuş bile .. Bu dünyada son saatlerin olduğunu bilmeden neşemiz yerinde. Mola yeri.. Bir şeyler atıştırıyoruz. Ben bir bakayım diyorsun ileride ne var diye. Gitme diyorum, keşke ben olsaydım orada, ben olsam gitmezdin diyorum. ama.. İşte tüm bunları unutmak istiyor beden. Hatırladıkça unutmak unuttukça hatırlamak..
Kendimi diğer anılara bırakıyorum: Bir sonraki faaliyet planlarını konuştuğumuz anlara, hazırlıkları yaptığımız , geleceklere haber verdiğimiz nalara. Sonra sesizce yürüdüğümüz, nefes nefese kaldığımız anlara , umutsuzca birbirimize baktığımız anlara, küfrettiğimiz, dedikodunun dibine vurduğumuz ve hunharca at gibi güldüğümüz anlara..
Sonrasında yine dönüyorum işe güce şuna buna.. böyle devam ediyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)